Çocuklarda Karanlık Korkusu

Karanlık korkusu, çocukluk döneminde görülen korkuların en yaygınlarından biridir. Sadece anne ve babaya zor geceler yaşatmakla kalmaz, çocuğu da ne yapacağını bilemediği bir duruma sokar.

Her insan yaşamı boyunca korku hissini zaman zaman yaşar. Çocuklar için de korku gelişimlerinin bir parçasıdır. Birçok korku çeşidi geçicidir, gelişimle ilgilidir. Çocukların kendilerini tehdit eden uyaranlara gösterdikleri normal tepkilerdir. Bu gelişimsel korkular, günlük yaşamın sürdürülmesini etkilemezler. Bebeklikten itibaren her yaş grubunda farklı korkular normaldir. Bu “normal” sayılan korkular, çocuğun günlük yaşantısını devam ettirmesine engel olmadığı sürece doğal karşılanmalıdır.

2 yaşına kadar bebeklerin yüksek seslerden, büyük hayvanlardan, değişik objelerden korkmaları normaldir. 1 yaşındaki bebeklerin buna ek olarak anne-babadan ayrılmaktan ve yabancı kişilerden korkmaları, 3-4 yaşındaki çocukların hem anne-babadan ayrılmaktan, hem de karanlıktan korkmaları doğaldır. 5 yaşından itibaren bu korkulara ek olarak dış dünyadaki tanımadığı, kendisine zarar verebileceğini düşündüğü insanlardan korkma başlar. 6 yaşında bu korkulara doğaüstü varlıklardan korkmalar eklenir (hayalet, canavar, vs.)

Bebeklikten itibaren çocuklarda en sık rastlanılan korkuların başındaki “karanlık korkusu”, anne-babaların pekiştirdikleri korkudur. Özellikle gece, ışıkla uyumayı alışkanlık haline getirmek, çocukların karanlıktan tedirgin olmalarına neden olmaktadır. Bu tedirginlik, başka korkularla birleştiğinde veya başka kaygılar ve sorunlar eklendiğinde daha yoğun bir karanlık korkusuna dönüşebilmektedir. Tüm korkularda olduğu gibi bu korku türünün gelişiminde de model olmak önemlidir. Yakınları, özellikle anne ya da babasının karanlık korkusu yaşadığını bilen, bu korkuya tanık olan çocuklar ister istemez karanlığın korkutucu bir şey olduğu düşüncesini geliştirmekte ve benzer korku tepkileri vermektedirler. Özellikle 3-5 yaş arasında doğal olarak kendiliğinden ortaya çıkan karanlık korkusu anne-baba tarafından uygun bir şekilde yaklaşıldığında kendiliğinden kaybolabilmektedir.

Karanlık korkusunun en tedirgin edici yanı, karanlık mekanda ne olduğunu görememek ve her türlü potansiyel tehlikeyle baş etmek zorunda kalmaktır. Hatta genellikle çocukların aydınlıkken gördükleri bir odada dahi, karanlıkla birlikte gelebilecek tehlikelere karşı tedirginlik içinde yaşamaları söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda çocuk, ışık yeniden yanmadıkça rahatlayamamakta, yine benzer bir şekilde, ışığı bir başkası tarafından yakılmayan bir odaya girememektedir.

Tüm bu korkuların yoğunluğu ve var olma süresi her çocukta değişiklik gösterebilir. Geçiş dönemlerinde ve yaşam akışı içinde ortaya çıkabilecek sorunlarla bu korkuların yoğunluğunun ve şiddetinin farklılaşması doğaldır. Bu gibi durumlarda çocukları rahatlatmak, güven vermek “ hep yanındayız” mesajını vermek önemlidir.

Çocuğunuzun devam eden korkusunun “fobi” olduğunu düşünmeniz için, özellikle korkunun ortaya çıktığı dönemde sizin de hangi tutumu sergilediğiniz önemlidir. Örneğin, gece yatarken çocuğunuzun yaşadığı korkuyu ve kaygıyı siz de yaşıyor ve çocuğunuza belli ediyorsanız, onun da benzer kaygıları yaşamasına zemin hazırlama olasılığınız artar. Çocuklar bu gibi durumlarda daha çok, anne-babanın duygularını yaşarlar. Annesinin veya babasının kaygılı olduğunu gören çocukların elbette korku ve kaygıları artacaktır. Bu nedenle, öncelikle çocuğunuzun yaşına uygun olarak gerekli güven verilmeli, tehlikeler konusunda gerekli önlemler anlatılmalı, korkunun kaynağıyla ilgili olarak gerekli bilgiler, edinmesi sağlanmalıdır.

Özellikle ilk 6 ayda çocuğa temel güven duygusunu kazandırmak önemlidir. Eğer çocuk bu dönemde her türlü tehditten uzak olduğunu, korunduğunu, her koşulda sevildiğini ve destek gördüğünü hissedebilirse temel güven duygusunu kazanabilir. Bu desteği ve güveni verdiğinize inanıyorsanız, buna rağmen çocuğunuzun korkularının azalmadığını gözlemliyorsanız, üstelik bu korkular çocuğunuzun günlük yaşamını, uyumunu, huzurunu etkiliyorsa bu konuda bir uzmandan yardım almanız gerekiyor demektir.

Bazı durumlarda çocukların psikolojik gelişimlerinin yeterli olmamasıyla bağlantılı olarak anne-babanın yatağında uyuma eğiliminin olduğu ve bu tip yaşam krizlerinin bu eğilimi alevlendirdiği bilinmektedir. Böyle bir durumda da çocuğun gerçek ihtiyacının ne olduğu iyi saptanmalı, bunun gerçek bir korku mu, gelişim dönemiyle ilgili bir davranış mı, yoksa anne-babanın yatağına dönmek için kullandığı bir bahane mi olduğunun iyi ayırt edilmesi gerekir.

Pedagog Sibel TONGA

8 Comments

  1. Pingback:keto brownies

  2. Pingback:2bayonet

  3. Pingback:batmanapollo.ru

  4. Pingback:354

  5. Pingback:psy

  6. Pingback:grandpashabet

  7. Pingback:grandpashabet

  8. Pingback:kinogo kino

Comments are closed.

START TYPING AND PRESS ENTER TO SEARCH