Çocuklarda şiddet eğiliminin artmasına, hem aile açısından, hem de toplumsal açıdan bakmak gerekir. Çünkü ikisiyle de etkileşim içindedir ve insan dıştan gelen uyarımlara tepkide bulunan, onlara yanıt veren bir varlıktır.
Çocuk kendisine bakan ve birtakım fizyolojik gereksinimlerini karşılayan ailesinden sevgi görmek ister. Bu sevgiyi bulamayan çocuk için doğrudan saldırganlık yasaklanmıştır. Böylece kızma, öfke gibi duygular içe itilmektedir. Bunlar bilinçdışına ait ve ifade edilemeyen duygulardır. Kırıklıklar aşırı derecede artarsa, birey nevrotik bir yapıya bürünür ve hedefini aile dışında arar. İşte bu iç çatışmanın çeşitli ifade yönlerinden biri de şiddettir, saldırganlıktır.
Karakterin şekillendiği ilk beş yıl içinde anneden ayrı kalmanın çocukta suçlu kişilik yapısının oluşmasında en büyük etken olacağı ileri sürülmektedir. Bunun yanı sıra çocuğun, sınır tanımayan gelişme potansiyelinin büyükler tarafından sınırlandırılması, durdurulması, büyüklerce istenilen şekilde yönlendirilmesi de çatışmaların doğmasına neden olmaktadır.
Çocuk, gelişme hızının verdiği oranda bilgi, yetenek deneyim ve becerileri ölçüsünde, haz duyduğu eylemlere girecek ve çoğu zaman da bu eylemlerini tekrarlayacaktır. Bu eylemlerde itici güç bilinçaltından, dürtü, ve psişik ihtiyaçlardan kaynaklanmaktadır.
Çocuklar ayrıca yaşadıklarını ve gördüklerini taklit etme eğilimi içindedirler. Kendisine bir şey yaptırılmak istenirken şiddet gören çocuk da büyükten küçüğe, güçlüden güçsüze oluşan hiyerarşi içinde, kardeşlerine arkadaşlarına bunu dener ve şiddeti öğrenir. Anne – babasının davranışlarını örneklediği gibi, bir çizgi film kahramanıyla da kendini özdeşleştirip yaptıklarını uygulamaya koyulabilir. Maalesef çocuk çizgi filmlerinin bir çoğunda şiddet öğesi ağır basmaktadır. Ayrıca çocuklar, büyüklerin seyrettikleri filmleri de izlemektedirler.
Bazı durumlarda okul, çocukların gelişme ve uyum güçlüklerini çözmeye yardım edecek yerde farkında olmadan uyum güçlüklerini arttırmaktadır. Bunun bir sonucu olarak da okuldan kaçma, öğretmeninden şiddet gördüğü için şiddete başvurma gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca bir aile ortamı içinde büyüyemeyen, yetiştirme yurtlarında, hatta sokaklarda büyüyen, ya da geçim sıkıntısı derdine düşüp çalışan çocuklar var. Bu çocukların da karşılaştıkları sorunlar, yaşadıkları acılar,çaresizlikler onları yanlış davranışlara ve şiddete itmektedir.
Bu çocuklara ne derece yardımcı olabiliyoruz?
Çocuklarda şiddet eğilimini azaltabilmemiz için duygu ve düşüncelerin uygun şekilde ifade edilmesine olanak vermeliyiz. Sağlıklı iletişim kurmayı öğrenmeliyiz. Çocuklarımızın kişisel özelliklerini tanımalı, farklı beklentiler içine girmemeli, ilgi ve ihtiyaçlarının farkında olmalıyız.
Disiplin anlayışımızda asla şiddete yer vermemeliyiz. Seyrettikleri filmlerden etkilenmemeleri içinde bu konuda da dikkatli davranmalıyız.
Eğitim ve öğretim süreci içine girdiklerinde, başarıya ve iyi bir toplumsallaşmaya ulaşmaları için de okul-aile işbirliği içinde olmalı, rehberlik servislerini ilköğretimde de yaygınlaştırmalıyız.
Sokaklarda büyüyen, yetiştirme yurtlarında kalan, çalışan çocuklara sevgiyle yardım eli uzatmalıyız. Sakin, barışçıl bir ortamda sevgiyle yetişen, şiddeti görmeyen bir çocuk şiddet göstermez.
Çocuklarımıza barış ve sevgi dolu bir dünya, bir ülke, bir toplum, bir aile ortamı sağlayalım.
Hep sevgiyle kalın.
Kaynakça : “ Çocuk ve Suç “
Doç.Dr.Haluk Yavuzer